Ben burada bir yazar, bir şair veya bir insan hayatının zengin panoramasını inceleyen basit bir öğrenci olarak değil, tiyatronun ateşli bir aşıkı olarak konuşuyorum. Tiyatro , bir memleketin kültürü için en faydalı ve bu kültürü en iyi belirten vasıtalardan biridir. Tiyatro, kültürün yükselişini ve alçalışını gösteren bir barometredir. Her çeşit tiyatro, trajediden vodvile kadar, eğer sağlam olarak ve hitap edebilecek şekilde yaratılmışsa, bir kaç yıl içinde halkın görüşünü değiştirebilir; meleklerin yerini şeytanların aldığı kötü tiyatro ise bütün bir milleti körleştirir ve uyuşturur. Tiyatro, ağlamayı ve gülmeyi öğreten bir okul, insanların devam edegelen ve esrarlı hareket tarzlarını serbestçe gösterdikleri; duygularını canlı örneklerle izah ettikleri bir kürsüdür. Tiyatrosunu desteklemeyen ve yükseltmeye çalışmayan bir millet ölmemişse bile ölmektedir. Toplumun ve tarihin nabzını yoklamayan, halkın dramını hissetmeyen ve çevresinin, ruhunun gerçek renklerini güldürerek ve ağlatarak aksettirmeyen tiyatronun kendine tiyatro demeye hakkı yoktur. Bu çeşit tiyatrolar eğlenilen veya vakit öldürmek denilen o korkunç şeyin yapıldığı bir yerdir.
...
Halk tiyatroya değil, tiyatro halka hükmetmelidir. Bunu yapmak için, yazarlar ve aktörler, ne pahasına olursa olsun, büyük yetkiyi üzerine almalıdırlar. Çünkü tiyatro seyircisi okul öğrencisine benzer; adalet isteyen ve adaleti yerine getiren ciddi ve sert bir öğretmene hürmet eder; öğretmeyen ve başkalarının öğretmesine fırsat vermeyen ürkek ve dalkavuk olanlarla da alay eder. Halka öğretilebilir – halka diyorum tabii, her insana değil -halka öğretilebilir. Birkaç yıl önce Debussy ve Ravel’ in yuhalandıklarını gördüm. Önceleri halk tarafından beğenilmeyen bu eserlerin, çılgınca alkışlandığına da şahit oldum. Bu kompozitörler, Almanya’da Wedekind’ e ve İtalya’ da Pirandello’ ya yapıldığı gibi, halkın üstünde bulunan sorumlu makamların çabalarıyla halka tanıtılmış, sevdirilmişti. Bu tiyatronun kurtuluşu ve tiyatro sanatçılarının şan ve şerefi için yapılmalıdır. Vakar ve haysiyetten hiçbir türlü uzaklaşılmamalıdır. Bunun karşılığı daima görülecektir. Aksini yapmak, merakı, muhayyileyi, tiyatronun cazibesini öldürmektir. Hoşa giden her şeye sanat dendiği ve böylece sanat atmosferinin yok edildiği, şiirin yıkıldığı ve sahnenin hırsızlar yatağı haline geldiği zamanlar olmasına rağmen, tiyatro her zaman büyük bir sanat olarak yaşayacaktır. Sanat her şeyin üstündedir; ve biz, aktör dostlarım, sanatçılar her şeyinüstündedir. Tiyatro sanatını, o zavallı sahne alemini kendinize meslek yapmanız ve tiyatroya karşı olan aşkınız, sizi tepeden tırnağa kadar sanatçı yapıyor. En küçüğünden, en meşhuruna kadar, her tiyatroda, sanat kelimesi bütün koridorların, soyunma odalarının duvarlarına yazılmalıdır; yoksa, bu duvarlara ticaret veya ağzıma almaya çekindiğim başka kelimeleri yazmamız gerekecek. Buraları disiplin, fedakarlık ve aşk ile dolmalıdır. Size ders vermek istemiyorum, çünkü derse asıl benim ihtiyacım var. Sözlerim, heyecanımın ve inancımın neticesidir. Hayalle kendimi aldatmıyorum. Şimdi söylediklerimi çok düşündüm ve bir Endülüs vatandaşı olarak şunu biliyorum ki, ğerçeği, gişelerin küçük pencerelerine gözlerini dikip “şimdi, şimdi, şimdi” diyenler değil, “yarın, yarın, yarın” diyen ve memleketimizde söken şafağın ilk ışıklarını soğukkanlılıkla uzaktan takip edenler görüyor.
Federico Garcia LORCA
Türk Tiyatrosu Dergisi;“Tiyatroyu Kurtarmalıyız”, Sayı227, 1954
AYÇA TELIRMAK
Kadınların, bir başına kadınların, yoksun bırakılmışların, içine yanmışların, kabuğuna mahkûmların hikâyelerini anlatmaya yola çıkmıştık Ayça’yla. Cümlelerimiz billurlaştıkça, cesaret bulduk, o küskün, terk edilmiş, kovulmuş dokularımızdan, söz çıkarttık, şiir çıkarttık… Hayatın tüm ıskalarına yeniden nişan alır gibi… Sanki sil baştan başlar gibi…
Oyuncunun hayat hikayesi sahnenin örsünde şekillenir. Övüncü bir avuç alkış, bir de başını yastığa koyduğunda gözlerine oturacak huzurlu bir uykudur.
Ayça sonsuzluğa gitti. Apansız, yaka kavura…
Kulis aralarından, kumaş kıvrımlarından, sahne karanlıklarından süzülen anılarıyla baş başayız şimdi. Onun adına, onunla birlikte.
Huzurla uyu Ayça Telırmak.
İSTANBUL EFENDİSİ
İSTANBUL EFENDİSİ
Musahipzade Celal' in ünlü klasiği İ.B.B. Şehir Tiyatroları sahnelerinde...
TARLA KUŞUYDU JULİET
TARLA KUŞUYDU JULIET
Ephraim Kishon' dan Romeo ve Jüliet üzerine eğlenceli bir fantazi.