i
   
 
  İSPANYA'NIN DÜNYAYA ÜFLEDİĞİ

İspanya'nın dünyaya üflediği soluk

Lorca, şiirlerinde ve oyunlarında müzik ile İspanya'dan beslenen bir sanatçıydı. Ölümle, çok sevdiği ülkesi iç savaşa sürüklendiğinde tanıştı

02/02/2007 (433 defa okundu)

ABİDİN PARILTI (E-mektup | Arşivi)

Lorca, İspanya'da, Granada eyaletinde, 5 Haziran 1898'de doğdu ve ölene kadar da o kentin, coğrafyanın kokusunu, etkisini hissetti, şiirlerinde, oyunlarında onu yazdı. Kırsal bir ortamda büyümesi, doğayı içselleştirmesi ve her defasında toplumunun folkloruna dönmesi sanatına önemli katkılar sundu. Ailesi sanatsal yetenekleri olan ve ona önem veren bir aile olmasına rağmen onun ileriki yaşlarda müzisyen olmasını engelledi. Lorca daha çocukluk yıllarında daha sonra şiirlerine önemli bir altyapı oluşturacak olan onlarca halk türküsünü ezbere biliyordu. Bu yıllarda gerek insanlar gerek doğa bakımından içinde bulunduğu çevre, geleceğin şairinin ve oyun yazarının duyguları üzerinde silinmez izler bıraktı. "Kırı çok severim. Bütün duygularımla ona bağlı olduğumu duyuyorum. En eski çocukluk anılarımda toprağın tadı vardı. Çayırlar tarlalar benim için inanılmaz güzellikler yarattı. Kırlardaki yabani hayvanlar, çiftlik hayvanları, o topraklarda yaşayan insanlar, bütün bunlarda, pek az kişinin fark edebileceği bir anlam var... Böyle olmasaydı Kanlı Düğün'ü hiçbir zaman yazamazdım."
Lorca 1915 yılında üniversiteye yazıldı. Ama o okumaktan öte müzikle ilgileniyordu. Bu dönemde birinci sınıf bir piyanist oldu. Ancak ailesinin baskısıyla bir süre sonra piyanist olmaktan vazgeçti. İlk kitabı olan İzlenimler ve Peyzajlar'ı 1918 yılında yazdı. Bu kitapta eski İspanya'nın çöken şehirleri, manastırları, inişli yokuşlu platoları karşısında duygularını dillendirdi. Granada'nın zamane havası, koşulları sanatsal etkinliklere açıktı. Lorca da bundan oldukça yararlandı. Çeşitli sanatsal toplulukların içinde yer aldı. 1919'da Madrid Üniversitesi'nde sanatta yeniliklere açık gençlerin bir araya geldiği Residencia de Estudiantes adlı öğrenci yurduna yerleşti.
Başkentin kültür merkezi durumundaki bu büyük üniversitede ressam Salvador Dali (ki 1927'de Barselona'da sahnelenen ve ona ilk başarılarından birini getiren 'Maria Pineda' oyununun dekorlarını Salvador Dali yapmıştır.) sinema yönetmeni Luis Bunuel ve şair Rafael Alberti gibi kendi kuşağından sanatçılarla dostluklar kurdu. Ancak tam da bu dönemde onun eşcinselliği ile ilgili söylentiler yayılmaya başlayınca çok yakın arkadaşlarından bazıları ondan uzaklaşmayı seçti. Bu durum Lorca'nın o dönemlerde yazdığı şiirlere de yansıdı. Bu dönemde yazdığı şiirlerde derin bir cinsel kırıklık, reddedilmişlik, ait olamama ve yalnızlık temel temalar, duygular olarak belirdi.
Kokulara, gülüşlere susadım ben,
yeni türkülere susadım,
ayların, süsenlerin olmadığı ne de ölü aşkların.
Ancak Lorca esas olarak İspanya'da 1928'de yazdığı Romancero gitano (Çingene Romansları) ile tanınmaya başlanır. Çingene Romansları'nda yer alan on sekiz şiirde, geleneksel bir edebi biçim olan İspanyol baladının eski büyüsünü çarpıcı yeni imgelerle birleştirdi. Söz konusu şiirlerde Lorca, kökleri on dördüncü yüzyıla uzanan romansları temel aldı. Bu romanslarda öykülemeden çok dramatik gerilim ön plandadır. Doğaüstü olaylar ender olarak yer alır ve gerçekçi bir yapıya sahiptirler.
Ah çingenelerin kenti!
Kim görür de unutur seni?
Seni alnımda arasınlar.
Ayla kumun oyunu.
Çingene Romansları'nın yayımlanması Lorca'ya uluslararası bir ün kazandırdıysa da beraberinde rahatsızlıklar da getirdi. 'Yaşamımın en acılı dönemlerinden biri' olarak nitelendirdiği ve ağır bunalımlar yaşadığı coğrafyadan uzaklaşma gereği duydu. 1929-30 yıllarında ABD ve Küba'da biraz huzur ve yeni bir esin kaynağı aramaya çıktı. Ölümünden sonra 1940'ta yayımlanan Şair New York'ta şiirleri de bu geziden doğdu. Burada makineleşmiş bir uygarlıkta, yaşamın içinde ölümü görmenin dehşetini, çarpıcı bir biçimde bir araya getirilmiş katı, ürpertici imgelerle aktardı. Bu şiirlerde kafasındaki Batı anlayışına eleştirel yaklaşımlar da sunarken New York'u hayvanların can çekişenler için öldürüldüğü bir mezbahaya benzetir. Lorca daha sonra İspanya'ya döndüğünde Tamarit Divanı'nı yazdı. Cumhuriyet kurulduktan sonra da bütün enerjisini tiyatroya ayırdı.

Şiirden beslenen bir tiyatro
Aslında Lorca ilk oyununu 'Kelebeğin Suçu' adı altında 1919'da yazmıştır. Oyun bir yıl sonra sahnelense de ilgi toplamaz. Daha sonra yukarıda da sözünü ettiğimiz 'Maria Pineda' oyunu Salvador Dali'nin dekoratörlüğünde ve İspanya'nın önemli oyuncularından Margarita Xirgu'nun oyunculuğuyla sahnelendi ve iyi bir başarı elde etti.
1931 yılında İspanya'da cumhuriyet ilan edilince Eğitim Bakanlığı, Lorca'yı 1932 yılında kurulan, gezgin tiyatro kumpanyası La Barraca'ya müdür olarak atadı. La Barraca, hükümetten ödenek alan, üniversiteli gençler tarafından kurulmuş bir topluluktu. İşte Lorca'yı büyük bir oyun yazarı olarak bugüne getiren gelişmeler de böylece başlamış oldu. Topluluk kırsal bölge insanına altınçağ oyunlarını oynadı. Bu saf seyircilerin istekliliği Lorca'nın aşk ve onur gibi bilinen temalara geri dönmesini sağladı. Bunun sonucunda Lorca bugün tiyatro sanatında bir klasik haline gelen ve bir gazete haberinden esinlendiği 'Kanlı Düğün' oyununu yazdı. Bu oyunda, gelin, evleneceği gün, gizlice sevdiği adamla kaçar, uzundur küllenen aileler arasındaki kan davası yeniden ateşlenir. Sonunda ise iki erkek birbirini öldürür. Oyunda Lorca aşkı ve gelenekleri arasında sıkışıp kalan bir kadının trajedisini anlatırken aslında İspanya'nın kaderini de anlatır. Burada kişiler antik tragedyalarda olduğu gibi kaderin kurbanıdırlar ve başka türlü davranamazlar. Başka türlü davranıldığında karşılarında toplumun katı kurallarını bulurlar. Kişileri ilkel tutkular ile uygarlığın amansız namus anlayışı arasındaki çatışmanın tuzağına düşmüşlerdir ve bu çatışma ölümle sonuçlanır. 'Kanlı Düğün', Buenos Aires'de büyük başarı kazandı. Lorca 1934 yılında hayatta olan en büyük İspanyol şairi ve oyun yazarıydı artık. Aynı yıl 'Yerma' adlı oyununu yazdı. Yerma, kocasının veremediği çocuklar için yanıp tutuşan, yasadışı yollardan döl alamayacak kadar da törelere bağlı bir kadının dramıdır. Bu oyunda da ahlak kuralları, töreler ve arzuları arasında sıkışıp kalmış kadının trajedisi söz konusudur. Yerma çocuk doğuramadığı için kendini eksik ve kusurlu görür. Çorak toprak gibidir. Kendi doğasıyla çatışmak zorunda bırakılan Yerma'nın aklını yitirmesi kaçınılmazdır. Hemen bütünü düzyazı biçiminde olan 'Bernarda Alba'nın Evinde'yse despot anneleri tarafından zorlu bir yas evinde tutulan, kin ve şehvet duygularıyla yanıp tutuşan dört kız kardeşin hikâyeleri anlatılır. Lorca'nın karakterleri, tabiatın karşı konulamaz temel güçleri olarak gördüğü doğa yasasıyla toplumsal normlar arasında sıkışıp kalmıştır ve arzularını gerçekleştirmeye kalktıklarında katı kurallarla karşılaşırlar.
1936 yılında İspanya'da iç savaş başlayınca Lorca, "Bütün tarlalar cesetlerle dolacak. Ben Granada'ya gidiyorum" diyerek Madrid'den ayrılıp Granada'ya gitti. Şiirlerinde ve oyunlarında sık sık dillendirdiği ölüm burada onu da buldu.
Hançer
giriyor yüreğe
saban demiri nasıl girerse
toprağa
diyen Lorca, 19-20 Ağustos 1936'da General Franco'ya bağlı faşist yönetim tarafından yargılanmaksızın kurşuna dizildiğinde henüz otuz sekiz yaşındaydı. Öldürülme nedeni olarak da sivil muhafızlar için yazdığı şiir gösterildi.
Karadır atları, kapkara
nalları kapkara demir
pelerinlerinde parıldar,
mürekkep ve mum lekeleri
hepsinin de kurşundan beyni
yoldan aşağı çıkageldiler
o çılgınlar, o gececiler
boğdular geçtikleri yeri...
Delik deşik bedeni bir gün sonra yol kenarında bulundu. Ölüm tutanağında ise şunlar yazılıydı: "Savaşın doğurduğu yaralar yüzünden ölmüş olup, cesedi yirmi ağustosta viznar alfacar yolu üzerinde bulunmuştur."


 

Lorca'nın eserleri
Ne Garip Federico Adında Olmak, çeviren: Erdal Alova, Can Yayınları.
Kanlı Düğün İspanyolca Türkçe, çeviren: Roza Hamken, T. İş Bankası Kültür Yayınları.
Lorca Bütün Şiirleri (4 Cilt) çeviren: Sait Maden, Çekirdek Yayınları.
Çingene Romansları/Ozan New York'ta/Bütün Şiirler 3, çeviren: Sait Maden, Çekirdek Yayınları.
Tamarit Divanı/Dağınık Şiirler (Bütün Şiirler 4), çeviren: Sait Maden, Çekirdek Yayınları.
Cante Jondo Şiiri/Şarkılar (Bütün Şiirler 2), çeviren: Sait Maden, Çekirdek Yayınları.
İlk Şiirler 'Lorca Bütün Şiirleri 1', çeviren: Sait Maden, Çekirdek Yayınları.
Seçme Şiirler, Federico Garcia Lorca, Adnan Özer, Başvuru Eserleri.
Bütün Oyunları 2 Don Cristobita ile Dona Rosita, Eskicinin Tazesi, Don Perlimplin ile Belisa, Kızkurusu Gül Hanım, çeviren: Can Yücel, Memet Fuat, Adam Yayınları.
Kanlı Düğün, çeviren: A. Turan Oflazoğlu, İz Yayıncılık.
Bernarda Alba'nın Evi, Federico Garcia Lorca;
çeviren: A. Turan Oflazoğlu, İz Yayıncılık.
Toplu Oyunları 1 Kanlı Düğün/Yerma/Bernarda Alba'nın Evi; çeviren: Hale Toledo, Mitos Boyut Yayınları.
 

AYÇA TELIRMAK

 

Kadınların, bir başına kadınların, yoksun bırakılmışların, içine yanmışların, kabuğuna mahkûmların hikâyelerini anlatmaya yola çıkmıştık Ayça’yla. Cümlelerimiz billurlaştıkça, cesaret bulduk, o küskün, terk edilmiş, kovulmuş dokularımızdan, söz çıkarttık, şiir çıkarttık… Hayatın tüm ıskalarına yeniden nişan alır gibi… Sanki sil baştan başlar gibi…
 
Oyuncunun hayat hikayesi sahnenin örsünde şekillenir. Övüncü bir avuç alkış, bir de başını yastığa koyduğunda gözlerine oturacak huzurlu bir uykudur. Ayça sonsuzluğa gitti. Apansız, yaka kavura…
 
Kulis aralarından, kumaş kıvrımlarından, sahne karanlıklarından süzülen anılarıyla baş başayız şimdi. Onun adına, onunla birlikte.
 
Huzurla uyu Ayça Telırmak.

 
 
İSTANBUL EFENDİSİ
 
İSTANBUL EFENDİSİ
Musahipzade Celal' in ünlü klasiği İ.B.B. Şehir Tiyatroları sahnelerinde...



																	
TARLA KUŞUYDU JULİET
 
TARLA KUŞUYDU JULIET
Ephraim Kishon' dan Romeo ve Jüliet üzerine eğlenceli bir fantazi.




																	
DEFTER
 
 
 
Bugün 16 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol